- içine girmek
- v. penetrate
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
yer yarılıp içine girmek (veya geçmek) — 1) yitirilip bir türlü bulamamak 2) çok utanmak Hanımların içinde rezil olmuştur, yer yarılsa da içine geçsem diye aklından geçmiştir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzının içine girmek — 1) (bir kimse) çok yanaşmak, iyice sokulmak 2) (bir kimse) hayranlıkla, büyük bir zevkle seyredip dinlemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
içine ateş düşmek — büyük bir acı ve üzüntünün etkisi altına girmek Pamuk zamanı gelince, köylüler Toros tan pamuğa dökülünce içine bir ateş düştü, duramaz oldu. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
adam içine karışmak — değerli bir topluluğa girmek, kendisine değer verilir olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dalmak — e, ar 1) Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek Oğlanlar denize dalıp tekneyi sağdan soldan, arkadan önden itmeyi denediler. H. Taner 2) nsz Bir yerin içine girmek İkisi uçar gibi kapısında koca bir telefon çanı asılı dükkândan içeri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karışmak — e 1) İki veya ikiden çok şey bir araya gelip birbirinin içinde dağılmak, birbirinin içine girmek Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı. H. R. Gürpınar 2) Düzensiz, dağınık olmak Yanıma her tarafı titreyerek sapsarı, sakal bıyığa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikleşmek — nsz 1) Dik duruma gelmek 2) mec. Birine karşı ters tutum içine girmek, karşı durmak Fen şubesi şefi birden dikleşti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
duymak — i, ar 1) Bilgi almak, öğrenmek, haber almak Yaptıklarını duydum. 2) İşitmek, ses almak Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor. Y. Z. Ortaç 3) Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek Yüzme denilen mucizeyi ancak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
işlemek — i 1) Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek 2) nsz İnce ve süslü şeyler yapmak, nakışlamak Para için işlemediğini iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı. M. Ş. Esendal 3) e İçine girmek, etkilemek, nüfuz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçıngan — sf. Geri duran, girişken olmayan, insan içine girmek istemeyen, insanlardan kaçan, çekingen … Çağatay Osmanlı Sözlük